30 Nisan 2020 Perşembe 11:30
Türk ve Çinli aileler koronavirüsten ders aldı: Çocuklarımızla daha çok vakit geçirmek istiyoruz

İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Toran koordinatörlüğünde Türkiye, İngiltere ve Çin'de bulunan üniversitelerin araştırmacıları ile koronavirüs (Covid-19) karantina sürecinde, profesyonel iş yaşantısında yer alan Türk ve Çinli ebeveynlerin, evde çocuklarıyla yaşadıkları deneyimlere yönelik bir araştırma gerçekleştirildi.

Araştırmanın Türkiye bölümü İKÜ’den Doç. Dr. Mehmet Toran’ın yanı sıra Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ramazan Sak ve Doç. Dr. İkbal Tuba Şahin Sak tarafından yürütülürken, Çin ayağı ise University College London'dan Dr. Yuwei Xu ve East China Normal University'den Dr. Yun Yu tarafından yürütüldü.


24 AİLE İLE GÖRÜŞÜLDÜ


Koronavirüs karantina sürecinde, profesyonel iş hayatında olan Türk ve Çinli ebeveynlerin, çocuklarıyla, evdeki süreci nasıl yönettiklerini merak ettiklerini belirten Doç. Dr. Mehmet Toran, elde ettikleri sonuçlar hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Toran, evde çocuklarıyla yaşadıkları deneyimlerin incelenmesi amacıyla yürütülen araştırmada, Türkiye'den gönüllü 13 ebeveyn (7 anne, 6 baba), Çin'den ise 11 gönüllü ebeveyn (8 anne, 3 baba) olmak üzere toplam 24 ebeveyn ile online görüşmeler yapıldığını söyledi.


Araştırmaya katılan gönüllü ebeveynlerin yaş dağılımının 32 ile 45 arasında olduğunu belirten Doç. Dr. Toran, 13 ebeveynin tek çocuk, diğerlerinin ise iki ve üzeri çocuğa sahip olduğunu kaydetti. Çocukların tümünün okul öncesi eğitime devam ettiğini ve 3-6 yaş aralığında olduğunu dile getiren Doç. Dr. Toran, “Profesyonel iş yaşamında yer alan Türk ebeveynlerin karantina sürelerinin 20 ile 30 gün, Çinli ebeveynlerin ise 25 ile 75 gün arasında olduğu belirlendi ve bu ebeveynler hala karantinada olduklarını ifade ettiler" dedi.


ÇİNLİLER STRATEJİ GELİŞTİRİYOR, TÜRKLER HAPSOLMUŞ HİSSEDİYOR


Doç. Dr. Toran, karantina sürecini tanımlama, çocukla olan ilişkiler ve karantina sonrasına ilişkin düşünceleri açığa çıkarmayı hedefleyen sorulardan oluşan görüşmelerde, ilk bulgulara göre ilginç sonuçlar elde edildiğini kaydetti. Özellikle karantina sürecini tanımlamada Türk ebeveynlerin karantina sürecini anlamaya çalıştıkları, yoğun olmayan bir şok içerisinde oldukları, karantina sürecinin belirsizliği ile kendilerini 'kapatılmış', 'hapsedilmiş' hissettiklerinin belirlendiğini söyledi. Doç. Dr. Toran, Çinli ebeveynlerin ise daha çok karantina ile baş etme, karantina sürecinde neler yapabileceklerine odaklanma, aile üyeleri ile nasıl vakit geçirileceğine ilişkin planlama yapma ve sosyal izolasyonu korumaya yönelik stratejiler geliştirdiklerini kaydetti.


İLK DEFA ÇOCUKLARIYLA UZUN SÜRE VAKİT GEÇİRDİLER


Karantina sürecindeki ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerinde olumlu ve olumsuz değişikliklerin olduğunu kaydeden Doç. Dr. Toran, “Hem Türk hem de Çinli ebeveynlerin ilk defa uzun bir süre çocuklarıyla birlikte aynı evde yaşadıkları belirlendi. Bu sürecin olumlu etkisi olarak hem Türk hem de Çinli ebeveynlerden bazıları çocuklarını yeniden tanımaya başladıklarını, çocuklarıyla nasıl ilgileneceklerine yönelik beceriler geliştirdiklerini, çocuklarıyla oyun oynamayı öğrendiklerini söylerken, bazı ebeveynler ise bu sürecin ebeveyn-çocuk ilişkisinden akran ilişkisine doğru bir eğilim içerisinde olduğunu belirtti" diye konuştu.


ÇOCUKLARLA İLİŞKİDE OLUMSUZLUKLAR DA ORTAYA ÇIKTI


Ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkilerindeki olumsuz değişimleri de aktaran Doç. Dr. Toran, “Olumsuzluklar hem Türk hem de Çinli ebeveynlerde ortak. İki taraf da bu sürecin ebeveynler için oldukça yorucu olduğunu, ebeveynlerin çocuklarıyla ciddi disiplin sorunları yaşadığını ve çocukların beklentilerini karşılayamadıklarını belirttiler. Bu anlamda her iki ülkedeki ebeveynlerin, ebeveynlik rolünde yetersizlik duygusuna kapıldıkları söylenebilir" dedi.


ÇOCUKLAR EVDE SIKILIYOR VE HIRÇINLAŞIYOR


Araştırmada öne çıkan bir diğer bulgunun, ebeveynlerin çocuklarda gözlemledikleri davranışlar olduğunu belirten Doç. Dr. Toran, bu davranışların çoğunlukla olumsuz olduğunu söyledi. Doç. Dr. Toran, “Hem Türk hem de Çinli çocukların karantina sürecinde evde bulunmaktan sıkıldıkları, hırçınlaştıkları, salgın karşısında çok kaygılandıkları, ebeveynlerine aşırı bağımlı hale geldikleri ve evde yapılan etkinlik aktivitelere odaklanamadıkları belirlendi" diye konuştu.


TV-TABLET KULLANIMI ARTTI


Çocukların aşırı düzeyde TV, tablet karşısında vakit geçirmek istediklerini kaydeden Doç. Dr. Toran, “Ebeveynlerin bu süreci yönetmek üzere buna izin verdikleri saptandı. Ayrıca karantina sürecinde çocuğun günlük rutininin tamamen değiştiğini, uyku-beslenme ve diğer saatlerinde değişikliklerin meydana geldiğini, bunun da ebeveyn-çocuk ilişkisi üzerinde olumsuz etkisinin olabileceği söylenebilir" ifadelerini kullandı.


BAZI VELİLER PART-TIME İŞ İSTEMEYE BAŞLADI


Araştırmada öne çıkan ilginç bulgulardan birinin de hem Türk hem de Çinli ebeveynlerin karantina sonrası çocuklarıyla daha çok vakit geçirmek istedikleri yönünde olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Toran, “Ebeveynler, karantina öncesi süreçte çocuklarının yaşamlarının merkezinde olmadıklarını fark ettiler ve karantina sonrası çocuklarını yaşamlarının merkezine almak istediklerini belirttiler. Bazı ebeveynler karantina sonrasında çocuklarına daha çok vakit ayırmak için part-time çalışmak istediğini de ifade etti" dedi. 


ARAŞTIRMADA, ÇİN VE TÜRKİYE ÖZELLİKLE TERCİH EDİLDİ


Araştırma için vakanın ilk ortaya çıktığı ve karantinanın ilk uygulanmaya başlandığı ülke olması nedeniyle Çin’i, karantinanın son uygulanmaya başladığı ülkelerden biri olması nedeniyle de Türkiye’yi seçtiklerini dile getiren Doç Dr. Mehmet Toran, “Araştırmamıza ilişkin, şu an yalnızca ön bulguları paylaşıyoruz. Araştırmanın tüm verilerini detaylı analiz ettikten sonra, nihai sonuçları kamuoyu ile ayrıca paylaşacağız” diye konuştu. 

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderenlere aittir.